Yedi Temel İsraftan Arının !

Değer yazısını okuyanlar bilir. Ne Demiştik? “Müşterinin beklentileri ile maksimum seviyede örtüşen ürün ve/ya hizmettir DEĞER” Buraya kadar doğru; ama peki ya örtüşmeyen kısımlar ne olacak? Burası da yine aynı yazıda saklı. İşte Yalın bunlara tam manasıyla İSRAF diyor.

E durum böyle olunca en temel şekliyle açıkladığımız bu kavramın örtüşmeyen taraflarının detaylarını da ele almak gerekiyor.

Aman biz müşteri odaklıyız, müşteri isteklerine aşırı “Değer” veriyoruz, diyenler ya kendini kandırıyor ya da Yalın’ca Değer’in ne demek olduğunu bilmiyor. Değer’i kavramak için İsraf’ın ne olduğunu anlamak lazım belki de. İsraf sandığınız gibi “aman ışıkları kapalı tutalım, muslukları açık bırakmayalım, ekmekleri sofrada bırakmayalım arkamızdan ağlar” türünden bi şey değil.

İsraf müşteri istekleri adına katma değer yaratmayan her şey kısaca. Fazla üretmekten, gereksiz yere beklemekten, oradan oraya taşımaktan tutun da; yanlış işlemler yapıp üretimi aksatmaya, stok tepecikleri yaratıp bu tepelerin arasında dolanıp durmaya, ürettiğiniz parçaları düzeltip yeniden işlem yapmaya kadar her şey ama her şey israfın bir türü. En kısa haliyle GEREKSİZ olan her şey birer İSRAF.

“Gerekliliği kim belirliyor o zaman?” diye soran var mıdır bilmem ama ben bir kere daha tekrarlayayım: DEĞERi kim tanımlıyorsa O!

Bu israflar aynı hristiyanlıkta geçen 7 temel günah gibi. Bunlar da işletmenizin günahları işte. Bunları işlerseniz ürünlerinizin ahireti olan pazara giremezsiniz! Bu kadar basit.

İsrafın Japonca karşılığı ise MUDA. Bir de onun iki yakın akrabası MURİ ve MURA var tabi. Bunlar 3M olarak adlandırılan üç Japonca terim.

Peki nedir bu 7 büyük işletme günahı. 7 tane temel MUDA hangisi?

Bunlardan ilki FAZLA ÜRETİM, müşterinin ya da proses akışının gereğinden FAZLA üretmek.

“Fazla üretsek n’olur eninde sonunda satarız!” diye kendinizi avutmayın, pazar çetin artık. Fazla ürettiğiniz bu ürünler bir anda elinizde patlayıverir valla! Ondan sonra bi bakmışsınız yer gök STOK olmuş. Bu da 7 Temel İsraftan ikincisi işte.

Bu kadar stok yapınca, küçük sevimli stok tepecikleriniz ambardan size gülümseyiveriyor. Bi de işinizi yokmuş gibi bu kadar malı oradan oraya TAŞIMAK, o tepeciklerin üzerine yığmak, zamanı geldiğinde ise tekrardan boşaltmak zorunda kalıyorsunuz. Alın size TAŞIMA israfı.

O stoklar yetmezmiş gibi, bi de üstüne makinaları ve üretim birimlerini koloniler halinde fabrikanın içine yerleştirince, stoklarınızın oluşturduğu bu ürün tepeciklerinin ve makina kolonilerinin arasında çalışıyormuş gibi görünen ama vaktinin çoğunda gezinen karıncalara sahip oluyorsunuz. Mavi yakalı bir sürü karınca. Bu da HAREKET israfı.

“Tamam arkadaş! üretmiyoruz. Madem öyle stok da yapmıyoruz; ama biz keyfimizden mi stokluyoruz, arızadan ve tedarikçiden malzeme gelmediğinden kendimizi güvence altına almak için yapıyoruz tüm bunları” diye yakınanlar da haklı ama zaten bahsettiğiniz malzeme gelmeme ve arıza durumları ise BEKLEME israfının ta kendisi. Bu da etti beş!

Makinalar arızalı olunca bi de eğitimsiz ve kalifiye olmayan personel çalıştırınca bir sürü yanlış ve spektlere uymayan ürün üretmek durumunda kalıyorsunuz. Ondan sonra her işletmenin vazgeçilmezi olan  kaçınılmaz manzara: Tamir ve tasnif bölümleri, rework istasyonları, muayene, kalite kontrol birimleri falan filan. E madem üretimi prosesin içinde yapıyorsun, Kaliteyi neden aynı yerde üretmiyorsun.  Ondan sonra işin yoksa DÜZELT dur. Yerinde kaliteden başka çareniz yok! Yoksa DÜZELTME İsrafından kurtulmanız imkansız!

“Düzeltme israfını anladık da Yalın Danışman bi şunu çözemedik. Biz üretmemize rağmen bazı rakiplere göre maliyeti bir türlü düşüremiyoruz.” diyenlere de cevabım var. Tasarım, Ürün Geliştirme, Proses Geliştirme entegrasyonunu tamamlamadan ürettiğiniz ürünlerde değeri doğru tanımlamadığınız için istenmeyen ürün özelliklerini yaratmak adına emek ve zaman kaybediyorsunuz, üstüne üstlük bu gereksiz ürün özelliklerini üretmek için bir sürü gereksiz İŞLEM yapıp, üretim sürecine İŞLEME israfı yaptırıyorsunuz. Bu da yedinci israf. Biraz daha derinlere inmek isteyenlere Kalite Karmaşası başlıklı yazımı tavsiye ederim.

Böylece gereksiz taşımlarla ve hareketle bir sürü gereksiz işlem ve düzeltme yaparak fazladan ürettiğiniz ve stok yaptığınız bir sürü ürün ortalıkta bekliyor. Sadece ürünler değil operatörler de bekliyor. Hem de hiç bir şey üretmeden. Sadece kas gücü ve yorgunluktan başka bir şey bilmeyen karıncalar olarak gördüğünüz operatörler. “Bir mavi yakalı çalışanın görevi nedir?” diye sorsam ne cevap verirsiniz?

Kas gücüyle bir şeyler üretmek midir, emek harcamak mıdır, para kazanmak mıdır; yoksa çalıştığı, gününün üçte birini geçirdiği ortamı ileriye taşıyıp sürekli gelişme yolunda beynini kullanmak mıdır?

Biz sizden karıncalar dediğiniz mavi yakalarınızın beyinlerini kullanmanızı istiyoruz, kaslarını değil! İşte bu da yedi israfa ek EN VAHİM SEKİZİNCİ İSRAF: Çalışanların Yeteneklerinden Faydalanmamak!

7 büyük günahtan beyinleri ve yetenekleri kullanarak arınmanız dileğiyle…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

-----------------------------------